Uçakta, altı aylık bebeğiyle seyahat eden bir anne beklenmedik bir olayla gerilime dönüştü. Bebeği bir türlü sakinleşmeyen anne, nostaljik bir çaresizlikle anneliğin zorluğunu yaşıyordu. İnsanların bakışları, içindeki rahatsızlığı daha da büyütüyordu. O sırada yanında oturan takım elbiseli bir beyefendi sabrının sınırını aştı ve sert bir çıkışla:
“Bu canavarı susturamaz mısın? İnsanları dinlet!”
yenik bir anne cesaretiyle:
“O bir bebek, ne bekliyorsunuz ki? Henüz anlamıyor.” Diğer Sayfaya Geçiş Yaparak Haberin Devamını Okuyabilirsiniz..
diye karşılık verdi. Annenin kalbi adeta duracak gibiydi; panik ve tükenmişlik içinde kıvranıyordu.
Tam o anda, uçak görevlisi devreye girerek beyefendiye kulaklık teklif etti. Ancak getirdiği sinirle:
“Kulaklık istemiyorum. O bebeği susturun yeter!”
diyerek tepkisini yükseltti.
İşte o sırada devreye başka bir yolcu girdi: sakallı, heybetli bir adam. Öfkeyle değil, ama net ve insani bir vurguyla durumu dengeledi:
“Adamım, çocuğunuz yok mu? Ya da hiç çocuk olmadınız mı? O küçük sadece korkuyor. Annesine bir bak, titriyor. Vicdanın var mı?”
Takım elbiseli adam sustu. Gerginliği yumuşatan bu uyarı karşısında, bir süre somurtarak kulaklığı aldı:
“Sadece dinlenmek istiyordum…” diye mırıldandı.
Sakallı yolcu bu sözlere karşılık daha yumuşayarak:
“Dinlenmek istiyorsan, kulaklığı kullan ya da oturumu değiştir. Ama bir annenin peşinde durmayı bırak!”
Bu müdahale, uçaktaki atmosferi tamamen tersine çevirdi. Anne için ilk kez o üç saatlik kaos içinde, derin bir nefes alabilme fırsatı doğdu. Gökyüzü biraz daha sakin, anne biraz daha özgür hissetmeye başladı.
Uçaktaki o tanıdık olmayan yardımsever yolcuya içten bir teşekkür gönderildi: “O adam buradaysa, biliyor ki minnettarlık hâlâ mümkün.

Bunlar da İlginizi Çekebilir